İçeriğe geç

29 Ekim 1923 – Cumhuriyet’in İlanı: Ulusun Kendi Kaderini Yazdığı Gün

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti fiilen dağılmış, İstanbul işgal altına girmişti. Bu tablo içinde Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak “milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesiyle yola çıktı. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri, ardından 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, halk egemenliğinin kurumsal temellerini attı. Bu Meclis, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesiyle yeni bir çağın kapısını araladı.

1922’de saltanatın kaldırılması ve Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla bağımsızlık hukuken tescillendi. Ancak devletin yönetim biçimi henüz netleşmemişti. Mustafa Kemal Paşa, bu belirsizliği ortadan kaldırmak için anayasanın ilk iki maddesinde değişiklik öngören bir teklif hazırladı. 28 Ekim 1923 akşamı, Çankaya Köşkü’nde yakın arkadaşlarıyla yaptığı yemekte tarihe geçen şu cümleyi söyledi:

“Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilân edeceğiz.”

Ertesi gün 29 Ekim 1923’te saat 20.30’da TBMM’de yapılan oylamada teklif oy birliğiyle kabul edildi. Türkiye Devleti’nin hükümet şekli artık resmen “Cumhuriyet”ti ve Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk Cumhurbaşkanı olarak seçti.

TBMM zabıtlarında 364 sayılı kanun şöyle yer aldı:

“Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.”

Bu karar, sadece yönetim biçimini değil, ulusun kaderini de değiştirdi. Artık yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına ve onun kuracağı kabineye devredilmişti. Atatürk, Cumhurbaşkanı olarak yaptığı ilk konuşmasında milletin tarihsel onurunu şu sözlerle vurguladı:

“Efendiler; asırlardan beri Doğu’da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu. Bugün, milletimizin ne kadar yüksek bir kudret ve yeteneğe sahip olduğu, kendi elleriyle yarattığı bu Cumhuriyetle bütün dünyaya ispat edilmiştir.”
(TBMM Zabıt Ceridesi, 29 Ekim 1923, 2. Oturum)

Atatürk, “Nutuk”ta bu dönüşümün anlamını açık biçimde ifade eder:

“Türk milletinin karakterine ve âdetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir.”

Cumhuriyet onun için yalnızca bir yönetim biçimi değil; aklın, bilimin ve ahlâkın rehberliğinde özgür bireylerin toplumsal sözleşmesiydi. Halkçılık, laiklik ve hukuk devleti ilkeleri, bu yeni sistemin omurgasını oluşturdu. Defterlerine düştüğü kısa bir notta ise şöyle yazar:

“Cumhuriyet, fazilet üzerine kurulur. Herkesin kendi aklıyla düşünmesi, kendi iradesiyle seçmesi üzerine.”

Bu cümle, Cumhuriyet’in yalnızca bir siyasi rejim değil, aynı zamanda zihinsel ve ahlaki bir devrim olduğunu özetler.

Cumhuriyet’in ilanı yalnız Türkiye için değil, dünya için de önemli bir dönüm noktasıydı. Batı’nın vesayetine karşı doğuda yükselen ilk modern ulus devleti, özgürlüğünü halk iradesine dayandırarak kuruldu. Atatürk’ün vizyonu, ulusal bağımsızlığı evrensel değerlere bağlayan bir bilinç yarattı. Bu nedenle Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil, insanlık onuruna dayalı bir çağrıdır.

Bugün her 29 Ekim, sadece geçmişi anma günü değil; aklın, bilimin ve insan onurunun yönetime rehber olduğu bir sistemin teyididir. Cumhuriyet, geçmişin mirasını geleceğe taşıyan, düşünce özgürlüğünün ve eşitliğin simgesidir.

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Mustafa Kemal Atatürk


Astrolog Fatih Günal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Kategori:Çelik Bakışlı Dev

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir Cevap Yazın

Astrolog Fatih Günal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin